Son yıllardır yoğun bir iş temposu içerisinde dinlenmeye hiç fırsatımız olmamıştı. Neyse ki bu yaza güzel bir başlangıç yaptık ve ailemize vakit ayırma imkanı bulduk.

Ancak nerede olursak olalım aklımız her zaman işimizde oluyor ve sanırım bu bizde bir meslek hastalığı durumuna geldi…

Tatil için ailemizle ile birlikte gittiğimiz Çeşme her zaman ki gibi güzel ve etkileyiciydi diyebilirim. Özellikle yoğun geçen bir çalışma döneminin ardından biraz nefes almak hem bana hem de aileme iyi geldi. Ancak ne var ki orada bile işimiz bizimle oldu. 

Nasıl mı ?

Hemen anlatayım.

Bildiğiniz gibi Ege bölgesinde yaşanan depremler her geçen gün artmaya devam ediyor. Bizde bu depremleri yakından bire bir hissedenler arasındaki yerimizi aldık. Özellikle sabaha karşı oteldeyken yakalandığımız deprem oldukça korkutucu ve endişe vericiydi.

Üstelik bizim kaldığımız otel bölgenin en güvenilir ve en sağlam yapılarından biri olmasına rağmen depremi fazlasıyla hissetmemize engel olamadı. Sarsıntı sonrası oteldeki herkes binayı terk etti ve olası bir tehlikeye karşı kendisini güvenli bir alana çalıştı. İnanın olan biten her şey dakikalar içinde yaşanan bir korku filmi gibiydi.

Korku dolu gözlerle kaçan insanlar ve çocuklarını korumaya çalışan aileleri gördükçe depremin soğuk yüzünü bir kez daha hissettik.

Ve bir kez daha anladık ki, kentsel dönüşüm bir proje değil, bir hayat kurtarma mücadelesiymiş…

Biz bu mücadeleyi yıllardır veriyoruz ve herkese bu gerçeği anlatmaya çalışıyoruz. Hayatın değerini bilen ve güvenli bir yaşam arzu eden herkesle zaten ortak noktada buluştuk bugüne kadar. Ancak amacı farklı olan ve bireysel menfaat peşinde olanlarla hiçbir zaman anlaşamadık. Çünkü biz ortak amaçlara inanan insanlarla başarının geleceğini biliyoruz.

Gelelim olayın bir diğer boyutu olan hak sahiplerinin talepleri ve bazı gerçek üstü beklentilerine..!

Kentsel dönüşüme girmesi muhtemel sitelerde son zamanlarda ilginç bir talep enflasyonu başlamış durumda. Öyle bir duruma gelindi ki neredeyse “kim yapacakmış, nasıl yapacakmış” demeden en çok parayı verene siteyi teslim edelim diyen siteler oluşmaya başladı. İşin en kötüsü de bu. Ortaya çıkan tablonun nasıl olacağını hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Kısa vadede büyük kazanç isteyenler dairelerinin değerinin nasıl arttığını göremiyor ne yazık ki…

Kentsel dönüşüm öncesi değeri 200 bin lira olan daireler dönüşüm sonrası 600 bin lira ila 700 bin lira arasında bir fiyatla satılabilir duruma geliyor. Böyle bir kazanç inanın hiçbir sektörde yok. Üstelik hak sahipleri ceplerinden tek bir kuruş masraf yapmadan bu paraları kazanabiliyorlar.

Eğer söz konusu bir kazanç elde etmekse, emin olun hak sahipleri bunları fazlasıyla elde ediyor. Bu kazançta onların en doğal hakkıdır. Yeter ki iyi niyetli bir şekilde çözüm odaklı olalım.

“Herşeyi ben bilirim” diyen hak sahipleri yerine “Gelin beraber çözelim” diyenler olduğu sürece korkuyla yaşamak zorunda kalmazsınız.

 Unutmayın, hayat amacımız kaliteli bir yaşam sürmek, korkuyla yaşamak değil...
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ismail kuşçu 7 yıl önce

Liyakat yeterli olmadığı için ve hak sahiplerini belli ilkeler üzerinde haklarını korumadığı için bu imzalar atılmadı atılmayacak

Avatar
Cihat Doyran 7 yıl önce

Çok güzel yazı. Saygılar.

banner182

banner181