İnşaat sektörü altyapı projeleri ile büyüyecek!
2016 yılı çok sayıda mega projenin hizmete açıldığı yıl oluyor. Düşünün ki, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü, Boğazda Yavuz Sultan Selim Köprüsü birkaç ay içinde, Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırıman söylediğine göre yıl sonuna doğru Boğazda Avrasya Geçişi tamamlanmış olacak. Kanal İstanbul'un güzergâhı resmen açıklanacak. Çanakkale Boğaz Köprüsü için ihale sürecinde önemli adımlar atılacak. Kentsel dönüşümün daha hızlı ve sağlıklı olması için de yeni önlemler alınacak. Böyle bir ortamda inşaat ve gayrimenkul sektörünün, hükümetten makul isteklerini ilgili Bakan ve bürokratlara ileterek daha büyük bir iş hacmi için hazır olmasını öneriyorum. Nasıl ki 2004e kadar 300-500 konut yapan firmalara büyük diyorduk ve bu 1000leri aşık 4.000lere çıktıysa ikinci aşamada firmalarımızın 5.000-10.000 konutluk devasa projelere hazır olması gerekiyor. Çünkü, isler daha da büyüyecek...

Piyasalarda, kriz tanımı yapılabilecek bir dalgalanma ya da daralma yokken inşaat ve gayrimenkulde ya da genel ekonomideki 'hafif durgunluğu kriz olarak tanımlamak kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Üstelik, büyük altyapı projeleri tamamlandıkça sektör yeni bir atılım sürecine girecek. 

Son günlerde .yine'sektörel 'ya da genel' ekonomik kriz sözleri edenler çoğaldı. Ne yazık ki bu konuyu çok seslendirenlerin büyük bölümü 'kriz ile durgunluk' arasındaki farkı bile ayırt edecek bilgiye de tecrübeye de sahip değil. Bu ülkede, bu ekonomide iş gören, ekmek yiyen tüm sektörler ve şirketler için 'krizin' ne kadar zor olduğunu, o sektörlerin ve şirketlerin de bu ülke için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorum. O nedenle bu 'krizciler cephesinin' zihnini aydınlatmak adına birkaç şey söylemek istiyorum.

KRİZ YOK, İHTİMALİ DE YOK
30 yıldır 'reel sektör' dediğimiz; sanayi, inşaat, ticaret, hizmetler gibi 'gerçek' ekonominin içindeki sektörleri yakından izliyorum. 1994,1998,2001 ve 2009 krizlerini yaşadım. Bu nedenle mali sektörlerdeki risklerin ve çöküşlerin genel ekonomiye ve reel sektöre etkisini defalarca gördüğümü söyleyebilirim. Bir gazeteci olarak bu krizlerin öncesinde, sırasında ve sonrasında neler olduğunu çok yakından takip ettiğim için gönül rahatlığıyla şu anda bir ekonomik krizin olmadığını, kriz olma ihtimalinin de bulunmadığını gönül rahatlığıyla söylüyorum. Bunun test edilmesi de çok kolay. Krizci cephe mi utanacak ben mi yanlış şeyler söylemiş olacağım hep birlikte zaten çok yakında göreceğiz.

BÜYÜME ORANIMIZ DÜŞÜK DEĞİL
Son dönemde 2008-2015 dönemi büyüme rakamlarını baz alıp Türkiye'nin büyümesinin çok yavaşladığını söyleyenler de 'ideolojik' yanıltma peşinde. Çünkü, 2008 küresel krizin izlerini taşıyan ön yılıydı, 2009 eksi yazılan tam kriz yılıydı, 2010-2015 dönemi ise küresel krizin dalga dalga, bizim için de çok önemli bölgesel ekonomileri vurduğu yıllardı. Böyle bir dünyada Türkiye'nin 2008-2015 arası büyüme ortalaması yüzde 4 olmuşsa bu çok büyük başarıdır. Normal şartlar altmda bu büyüme yüzde 7-8'lik büyümelere denktir.

KÜRESEL VE BÖLGESEL ŞARTLAR
Türkiye'nin büyüme performansını etkileyen küresel ve bölgesel ekonomik resesyonlar, ekonominin de ötesinde bölgesel savaş, işgal, çatışma, darbe koşulları da aslında 'dip' yapmış durumda. Özellikle ihracatı olumsuz etkileyen bu tablo önümüzdeki sonbahardan itibaren büyük ihtimalle düzelme eğilimine girecek ve önce ihracat, buna bağlı olarak da sanayi üretiminde önemli düzelmeler göreceğiz. Genel bir iyileşme iç pazarda yeniden tüketim eğiliminin artmasını sağlayacak. Muhtemelen 2016 için az ama 2017 için daha yüksek oranda Türkiye'nin büyüme beklentileri yukarı revize edilecek.

MAKUL VE DENGELİ OLMAK LAZIM
İnşaat ve gayrimenkul sektöründeki durgunluğu, kriz olarak tanımlayanlara gelince. Onlar aslında kendi ayaklarına kurşur sıkıyor. Biz bu filmi başka sektörler hatta şehirler için de geçmişte görmüştük. Mesela, 2009 krizinde sanayisi ve ihracatı güçlü bazı şehirlerimizin ve sektörlerimizin temsilcileri 'kriz var kurtarın bizi' diye yaygara edince onların üzerine önce 'bankalar' yürümüştü. Yok yere işi gücü, tezgahı dağılanlar oldu. Oysa, birkaç ay sonra işler düzeldi ve içdış talep rayına oturdu. Şimdi öyle panik yaşamayı gerektirecek bir ortam da yokken eğer inşaat ve gayrimenkul sektörünün bizzat kendi oyuncuları, sektörü ateşe atacak sözler söylerse 'psikolojik etki' nedeniyle daha da sıkıntılı günler yaşayabilirler.

Makul talepler her zaman olacak ve hükümetten sektör lehine makul adımlar atılmasını beklemek de her daim doğrudur. Ancak, hiçbir devlet ya da hükümet inşaat gayrimenkul başta olmak üzere hiçbir sektöre eski zamanlarda olduğu gibi büyük avantajlar sağlayamaz. Bence inşaat ve gayrimenkul sektörü sakin ve emin adımlarla, hatalarını düzelterek ve hükümetle dengeli diyalog içinde yoluna devam etmeli. 4 yıldır yakalanan 1 milyonun üzerinde konut satışı (yarısı yeni konut) uzun yıllar devam edecek. Kentsel dönüşümün de yeni başladığını düşünürsek, sektörün büyük oyuncularının yorgunluk emareleri göstermesi çok anlamsız.

Sadi ÖZDEMİR/Hürriyet Özel Ek Gazetesi 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner182

banner181