Mimarlar yatay mimariyi ve mümkünlüğünü yorumladı!
Yükselmenizin kaçınılmaz olduğu durumlar var. Mesele yükselme veya yatay mimari çözümlerde çok iyi planlamada gizli. Yüksek blokların çevre ile ilişkisi doğru çözüldüğü sürece daha sağlıklı kentlere ulaşmak mümkün. Öte yandan "yatay mimari" hepimizin özlemi. Sokaklarında samimiyetin yaşandığı mahalleler, yığınlar içinde bir pencereden dışarıyı gözetlemekten şüphesiz daha keyifli. İstanbul için "yatay mimari" mümkün mü? Bu sorunun cevabını mimarlarla tartıştık. İmkânsız aşk yoksa mümkün mü? Yatay düşey polemiği mi yoksa doğru planlama mı? İşte cevaplar...

Şehir planlaması ile mümkün
AE Mimarlık, Ahmet Erkutoğlu: Yatay bir yapılaşma yapılacak ise ona göre arazi politikaları gerekli. Yeşil alanlar nasıl korunacak? Bu ancak yeni bir şehir planlamasında mümkün. Örneğin, Kanal istanbul'da. Ama Bağdat Caddesi'nde zor. Artış parsel bazında değil de kademeli olarak parselin birleştirilmesi şeklinde verilseydi, sorun çözülebilirdi. Sosyal donatılar ve yeşil alanlar için dikey planlama kaçınılmaz.

Uygulanması zaman alacak
TAGO Architects, Gökhan Aktan Altuğ: Yatay mimari, kullanıcının ölçek olarak bütünleşebileceği, topografyanın ve iklimsel verilerin daha iyi yorumlandığı projelerin ortaya çıkmasına vesile olabilir, İstanbul söz konusu ise yatay mimarinin bu anlamda mevcut imar koşulları ile uygulanması biraz zaman alacak gibi. Mevcut yoğunluk doğrudan yatayda uygulanır ise yaşam alanları daralacaktır.

İmkansız aşk senaryosu​
Iglo Architect, Zafer Karoğlu: Yatay mimarlık ve İstanbul, bu ilişki imkânsız aşk senaryolarını hatırlatıyor. İstanbul'un mevcut yapılaşma senaryosu, özellikle merkez noktalarda azalan araziler, kentsel dönüşümü uygulanabilir kılmak gibi hedeflerle birlikte konut talebini karşılayabilmek adına yüksek yapılaşmaya ihtiyaç duyuyor. Bu durum geniş bulvarlara, nefes alan meydanlara, yeşil alanlara hızla veda etmemize de sebep oluyor. Gerçekçi olmak gerekirse artık yeni gelişen kentin dış sınırlarında yatay mimari kararları alınmadıkça İstanbul'da bu tarz yapılaşmanın oluşması mümkün görünmüyor.

Yoğunluk seçilmiş noktalara alınmalı
AVCI Architects, Selçuk Avcı:
Yatay mimarinin avantajı, insan ölçeğidir ve bir şehrin tasarımında bütüncül bir yaklaşımla başlanırsa ilk önemseyeceğimiz ölçektir. Ama sadece yatay mimari üzerinde durup sıkışık ve boğucu şehir mekânları yaratmak da doğru değil, yoğunluğu bazı seçilmiş çekim noktalarında biriktirmek daha mantıklı olur. NewYork şehri bunun en iyi örneklerinden bir tanesi, istanbul'da neden olmasın. Yatay mimarinin her gelişmiş şehirde modern mimariyi tarihi dokuyla birleştiren iyi örnekleri var. Paris ve Londra bu konudaki iyi örneklerden.

Kentsel ölçekte çözüm gerekiyor​
GMW Mimarlık, Dicle Demircioğlu: istanbul'da tamamen yatırımcıların ticari hedefleri sebebiyle, yatay yapılaşmaya müsait yeni imara açılmış olan yerlerde bile yoğun ve yüksek bina yapma anlayışı çok yaygın. Yapılaşmanın düşey ya da yatay olması aslında hiç de fark etmiyor. Önemli olan, kesinlikle noktasal olmayan, aksine kentsel ölçekte çalışılmış bir planlama ve stratejinin parçası olarak kentsel planlama kriterlerinin gözetildiği, gerekli donatılar ve boşlukların sağlandığı yapılaşma anlayışının yerleşmesi. Dip dibe bir yapılaşmada yatay ya da düşey olması bir fark yaratmayacaktır.

Esin Tümer / Habertürk Gazetesi

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner182

banner181